BUDDHA DHARMA SANGHA

 

            BUDDHA USUİ DO BİLİMSEL GERÇEĞİ

Atom altı dünya içinde bilim adamları enerji kuvvetlerinin sınırsız, kutuplaşmamış ( enerjiler bir frekansa sahip değildir, çünkü onlar üzerinde etkili olacak zaman faktörü yoktur ) olduğunun farkındadırlar, bu enerjiler her şeyle karşılıklı bağlanarak atom altı dünyanın genel uyulmayıcıları olarak davranırlar ve bu az bilinen dünyanın dengesini ve uyumunu sürdürürler.

     Bu ‘’ evrensel yaşam enerjisi ‘’ muhtemelen Reiki olarak bilinen fenomenin en iyi tanımıdır. Reiki inisiasyonu işleminin çalışmalarının ileri bilgisi bu hipotezi desteklemeye eğilimlidir.

 Reiki öğretmenleri bu enerjiyi tezahür etmiş dünyaya salıvermek için gereken değişiklikleri getirmek için enerji silsilesi ve modelleri kullanır. Bu atom altı enerji Reiki’ yi karakterize eden yukarıdaki kriterlerin tümüne uyar. Atom altı dünyada evrensel yaşam enerjisinin başlıca fonksiyonlarından biri uyumlamaktır / harmonize etmektir. Eğer bu kutuplaşmamış atom altı enerji tezahür etmiş dünyaya salınırsa zaman ile etkileşerek anında kutuplaşır. ( ısı, karıncalanma vs. ). Bu kutuplaşma hedeflenen enerji alanının uyumlanması ile sonuçlanır. ( insan, hayvan, bitki vs. ) Bunu yapmak için Reiki, enerji alanında uyumsuzluğun ( hastalık ) ayna imajını ( resmini ) oluşturur. Enerji alanının uyumlanması otomatik olarak doğal iyileşme sürecini hızlandırır.

      Evrensel yaşam enerjisi terimi aldatıcı olabilir, çünkü bir çok ‘’ yeni çağ ‘’ terapileri bu ismi hazır olarak algılanamayan her enerji gücüne atfederler. Böyle durumların çoğunda, klinik tezahürler normal kutuplaşmış enerjinin yüksek frekanslı seviyeleri ile iş gördüğünü belirtir.

Sonuçlar ;

      Bu klinik gözlemlere dayanarak,bunların toplam olarak, Reiki olarak bilinen fenomenin farklı özellikleri olduğunu varsayabiliriz. Olası olarak, tüm bu özellikleri paylaşan herhangi bir sistem haklı olarak tanımlama için kendini Reiki olarak adlandırabilir.

Klinik gözlemler, Reiki’ ye sahip olan herhangi birinin ( yukarıda tanımlanan özellikleri karşılayan ) Reiki öğretmenleri tarafından öğretildiği şekilde uygulama yaparlarsa klinik uygulamada elle tutulur sabit sonuçlar elde edeceğini göstermiştir. Bu klinik sonuçlar Reiki’ nin en önemli onaylanmasıdır.

Reiki nin Arkasındaki Bilim ;

      Dr. Robert Becker ve Dr. John Zimmerman tarafından 1980 ‘ lerde yapılan bağımsız araştırmalar, insanlar Reiki gibi terapiler uygularken ne olduğunu inceledi. Yalnızca, uygulayıcının ve alıcının beyin dalgası modellerinin alfa durumunda, derin gevşeme ve meditasyon karakteristiğinde senkronize olduğunu ( eşleştiğini ) keşfetmediler, aynı zamanda beyin dalgalarının Schumann Rezonansı olarak bilinen Dünya’ nın manyetik alanı ile aynı zamanda ( birlik içinde ) titreştiğini / nabız gibi attığını buldular. Bu anlar esnasında, uygulayıcının ellerinin biyomanyetik alanı normalden en az 1000 kat daha büyüktür ve içsel beden akımının bir sonucu değildir. ( ondan kaynaklanmaz ). Toni Bunnell ( 1997 ) uygulayıcı ve dünya arasındaki enerji alanlarının bağlanmasının uygulayıcının sonsuz enerji kaynağından veya evrensel enerji alanından Schuman Rezonansı vasıtası ile enerji çekmesine izin verdiğini öne sürüyor.The Matter Myth ( Madde Miti ) nde ( 1991 ) Prof. Paul Davies ve Dr. John Gribben her şeyin birbirine bağlı yaşayan bir web içinde bağlı olduğu yaşayan evren kuantum fiziği görüşünü tartışıyorlar. Bunları hepsi düzenli olarak Reiki alan veya kendine uygulayanların, birliğin ve genişlemiş bilinçliliğin öznel deneyimini destekler.

      A.B.D. de Zimmerman ( 1990 ) ve Japonya’ da Seto ( 1992 ) enerji uygulayıcılarının çalışırken ellerinden yayılan geniş nabızlar vuran biomanyetik alanını daha ileri incelediler. Nabız atışlarının beyin dalgaları ile aynı frekanslarda olduğunu keşfettiler ve 0.3 ile 30 Hz arasında gidip geldiğini, çoğunlukla 7.8 Hz ‘ e ( alfa durumu ) odaklandığını buldular. Bağımsız tıbbi araştırmacılar frekansların bu aralığının bedende iyileşmeyi hızlandırdığını gösterdiler,ayrıca farklı dokular için özel fekansların uygun olduğunu gösterdiler. Örneğin , 2 Hz. Sinirin yenilenmesini, 7 Hz. Kemik gelişimini, 10 Hz. Bağların tamir edilmesini ve 15 Hz. Kılcal damar oluşumunu teşvik ediyor. Bu prensiplere dayanan fizyoterapi ekipmanı yumuşak doku rejenerasyonuna yardımcı olmak için dizayn edilmiştir ve ultra ses teknolojisi genel olarak tıkalı damarları açmak ve böbrek taşlarını parçalamak için kullanılır. Ayrıca, iyileşmeyen bir kırığın etrafına elektrikli bir bobin yerleştirmenin kemiğin büyümesini ve tamir edilmesini hızlandırdığı yıllardır biliniyor.

      Becker ‘ beyin dalgalarının ‘ beyinde kapalı olmadığını, tüm sinirleri çevreleyen bağlayıcı dokuların kılıfları olan perinöral sistem vasıtası ile tüm bedende dolaştığını açıklıyor. Bir tedavi esnasında, bu dalgalar uygulayıcının beyninin talamusunda görceli zayıf nabız atışları olarak başlar ve elleri de kapsayan bedenin peripheral ( çevresel ) sinirlerine akarken kümülatif güç toplar. Aynı etki tedaviyi alan kişide aksettirilir ve Becker bu sistemin diğerlerinden daha çok yaraların tamirini ve  sistemin yeniden dengelenmesini ayarladığını ileri sürüyor. Bu Reiki’ nin ( ve benzer terapilerin ) özel özelliklerinden birini aydınlatıyor, hem uygulayıcı hem de alıcı tedavinin faydalarını alırlar, bu onu çok etkili yapar.

       Dr. Becker’ in çalışmasını değişik kültüre sahip özneler ile yapması ve onların ve hastalarının inanç sistemlerinin ne olduğuna bakmadan tüm testlerin aynı olmasını not etmek ilginçtir. Reiki’ nin popülerliğinin artmasının bir nedeni bir inanç seti empoze etmemesi ve herhangi bir geçmişi ve inancı olan veya hiç inancı olmayan insanlar tarafından kullanılabilmesidir. Bu nötrallik tıbbi bir dekor için özellikle onu uygun yapıyor.

 Reiki Araştırmaları ;
 William Lee Rand 

      Bir süredir ellerle şifa alanında bilimsel araştırma sürdürülmektedir. Reiki’ nin ve Reiki gibi şifa tekniklerinin yararlarını onaylayan birkaç deney vardır. Bu deneylerin daha ilginç sonuçlarından bazıları bunların pozitif sonuçlarının plasebo etkisinden daha fazlasından geldiğini gösterir, diğerleri alıcı ve gönderici arasındaki uzaklık ne olursa olsun yararların azalmamasından, enerjinin doğasında fiziksel olmadığını gösterir. Aşağıdakiler daha ilginç olan birkaç deneydir.

      Bir hemşire olan Wendy Wetzel yönettiği bir Reiki deneyini raporunda tanımlıyor, ‘’ Reiki Şifası ; Fizyolojik Bir Perspektif ‘’. Onun çalışmasında 48 insan bir deney grubunu oluşturmuş, 10 kişi de kontrol grubunu oluşturmuş. Her iki gruptan başlangıçta ve deneyin bitişinde kan örnekleri alınmış. Deney grubu Birinci Derece Reiki eğitimi aldı. Kontrol grubu Reiki eğitimine dahil edilmedi.
Kan örnekleri hemoglobin ve hematocrit değerler için ölçüldü. Hemoglobin oksijen taşıyan alyuvarların parçasıdır. Hematocrit alyuvarların toplam kan hacmine oranıdır. Reiki eğitimi alan deney grubundaki insanlar bu değerlerde yüzde 28 artış ile önemli bir değişim deneyimlediler, kalanı bir azalma deneyimledi. Reiki almayan kontrol grubundaki insanlarda önemli bir değişiklik olmadı. İster artma ister azalma olsun bu değişimler bireysel temelde denge getirmek olan Reiki’ nin amacına uymaktadır.

      Bir kişi bu değerlerde % 20 artış dneyimledi. O kendini her gün Reiki ile tedavi etmeye devam ettive üç ay sonra, ondaki artış sürdürüldüve gerçekte gelişmeye devam etti. Bu gelişme onun için uygundu, onun demir eksikliğine bağlı kansızlık sorunu vardı.

      Reiki’ ye benzer başka bir tekniği kullanan başka bir deney de hemoglobin değerlerini artırma yeteneğini göstermiştir. Bir tıp doktoru olan Otelia Bengssten, M.D. 79 hasta grubu ile bir deneyi yönetti. Hastalar birlikte pancreatitis, beyin tümörü, emphysema ( empoli şişmesi ) çoklu endokrin hastalıkları, rheumatoid artrit ve congestive kalp rahatsızlıklarını içeren teşhis edilmiş hastalıkların geniş bir aralığına sahipti. Ellerle şifa tedavileri 46 hastaya verildi, 33 ü kontrol grubunu oluşturdu. Tedavi gören hastalar hemoglobin değerlerinde önemli artışlar gösterdiler. Etki o kadar güçlü idi ki, hatta hemoglobin değerlerinde azalışa neden olan kemik iliği – süpressif maddeler ile tedavi edilen kanser hastaları hemoglobin değerlerinde artış gösterdi. Hastaların çoğunluğu ayrıca semptomların azaldığını veya tamamen ortadan kalktığını bildirdi. Hem bu deney hem de yukarıdaki diğer deney, şifacıların basitçe iyi olma hissi yaratmalarından çok hastalarda gerçek biyolojik gelişmelere neden olduklarını gösterir.
ELLERLE ŞİFA New York’ taki St. Vıncent tıp merkezinde gerçekleştirilen deneyler ile onaylandı. Dene Güney Carolina Üniversitesinde hemşirelik bölümünün yardımcı yöneticisi olan Janet Quinn tarafından gerçekleştirildi. Bu deneyin dizaynı plasebo etkisini dışarıda bırakır. Otuz kalp hastasına, endişe seviyelerini belirlemek için 20 sorudan oluşan psikolojik bir test verildi. Sonra, bu hastalara ellerle şifada eğitimli bir grup tarafından terapi uygulandı. Hastalardan bir kontrol grubu da ayrıca, eğitim almış olanların uyguladığı aynı el pozisyonlarını taklit eden yalandan şifacılar tarafından tedavi edildi. Eğitimli uygulayıcıların uyguladığı sadece beş dakikalık tedaviden sonra endişe seviyeleri yüzde 17 azaldı, ama taklit tedavi uygulananlarda herhangi bir etki olmadı.

      Orinda, Kaliforniya’ daki Healing Sciences International’ den Daniel Wirth, Reiki’ ye benzer bir şifa tekniği içeren çok sıkı kontrol edilen bir deney yönetti. Kırk dört erkek kolej öğrencisi, bir doktor tarafından sağ ve sol omuzlarına kasten yapılmış küçük yaralar aldılar. Sonra 23 tanesi Reiki’ ye benzer bir şifa aldı ve diğer 21’ i bu tedaviyi almadı. Tedaviler, plasebo etkisi olasılığı dışarıda bırakılacak şekilde yapıldı.Kırk dört öğrencinin tümü kollarını duvarda açılmış bir delikten içeriye uzattılar. Diğer odada, şifa alanlar için eğitimli bir şifacı vardı ve dokunmadan uzaktan şifa verdi. Şifa almayanlar için, odada hiç kimse yoktu. Hem öğrencilere hem de yaraları oluşturan doktora, iyileşme hızlarını değerlendirdikten sonra deneyin bedenin elektriksel iletkenliği ile ilgili olduğu söylendi. Hiç biri deneyin şifa ile ilgili olduğunu bilmiyordu. Yaraların iyileşmesinin hızının ölçümleri sekiz ve on altı gün devam etti. Sekiz günden sonra, tedavi gören grupların yaraları yüzde 93.5 oranında iyileşirken, tedavi görmeyenlerinki yüzde 67.3 oranında iyileşti. On altı günün sonunda figürler  99.3 ve 90.9 idi. Öğrenciler bilgi aldıktan sonra, deneyin gerçek doğasını bilmediklerini ve şifacı ile temas hissetmediklerini belirtti. Öğrencilerin şifanın gerçekleşmesini ummalarının olasılığı dışarıda bırakılmıştı.
Colorado Üniversitesinden Dr. John Zimmerman bir SQUİD (Süper iletken Kuantum Girişim Cihazı ) kullanarak, hastalar üzerinde şifa uygularken eğitimli şifacıların ellerinin etrafında geri plandaki gürültüden yüzlerce kat daha güçlü manyetik alanların yaratıldığını keşfetti. Eğitimli şifacılar ile gerçekleşen bazı özel şeyleri belirten aynı hareketleri yapan yalancı şifacılar tarafından aynı alanlar yaratılmadı. Eğitimli şifacıların ellerini çevreleyen manyetik alanların frekansları alfa ve teta aralığında idi, bu meditatörlerin beyinde görülen frekanslara benzerdir.

      Montreal’ deki McGill Üniversitesinden Dr. Barnard Grad bitkiler üzerinde psişik şifa enerjilerinin etkisini test etmek için arpa tohumları kullandı. Tohumlar kaplara ekildi ve filizlenmelerini ve büyümelerini önleyen tuzlu solüsyon ile sulandı. Detaylı çifte – kör koşullar tahsis edildi, tohumların bir grubu psişik bir şifacı tarafından işlem gören ( tedavi edilen ) tuzlu solüsyon ile sulandı. Tedavi edilen tuzlu su, on beş dakika mühürlü bir kap içinde şifacı tarafından tutuldu. Diğer tohumlar işlem yapılmayan tuzlu su ile sulandı. Bitkileri sulayan kişi, hangi grubun tedavi edilen tuzlu suyu aldığını, hangi grubun tedavi edilmeyen tuzlu suyu aldığını bilmiyordu. Şifacının tedavi ettiği tuzlu su ile sulanan bitkiler daha çabuk büyüdüler ve daha sağlıklı oldular, % 25 daha fazla ağırlığa sahiptiler ve daha yüksek klorofil içeriğine sahiptiler. Bu deneyler Dr. Grads’ ın laboratuarında ve diğer laboratuarlarda kopyalandı.

      Dr. Grad çeşme suyunu ve bitkileri içeren benzer deneyler yaptı. Mühürlü su kapları tutması için psişik bir şifacıya verildi ve bazı mühürlü su kapları da tutmaları için ciddi şekilde depresif hastalara verildi. Şifacı tarafından tutulan su ile sulanan bitkiler hızlı bir büyüme hızına sahipti ve hastalar tarafından tutulan su ile sulanan bitkiler, kontrol grubu ile karşılaştırılınca büyümelerinde azalmaya sahipti.
Bitkileri içeren bu deneyler, psişik şifanın plasebo –olmayan doğasını onaylamaya ek olarak, bilimsel olarak şifa enerjilerinin daha sonra kullanılması için suya depolanabileceği kadim metafiziksel anlayışını bilimsel olarak onaylar.

      Psişik şifacı Olga Worrall’ ın dahil edildiği başka bir deneyde, Dr. Robert Miller çavdar çiminin mikroskopik büyüme hızını ölçmek için elektromanyetik bir transdüktör kullandı. Cihaz saatte bir inç ( 2.5 cm) in binde biri doğruluğa sahipti. Dr. Miller deneyi laboratuarında tesis etti ve sonra herhangi gereksiz rahatsızlığı elimine etmek için laboratuardan çıktı ve kapıyı arkasından kilitledi. 960 km. uzakta bulunan Olga’ dan o akşam saat tam 9 PM de test edilen bitki için dua etmesi istendi. Dr. Miller ertesi gün laboratuarına geri döndüğündetest ekipmanı saat 9 PM e kadar saatte bir inçin binde 6.25 i kadar normal sürekli büyümeyi kaydetmişti. Saat 9 PM de kayıt yukarıya doğru sapmaya başlamış ve saatte bir inçin binde 52.5 i kadar yükselmiş, artış yüzde 840 ! Bu artan büyüme hızı sabaha dek sürmüş, sabah azalmaya başlamış, ama ala kendi orijinal seviyesine ( 6. 25 e ) geri dönmemiş.

      Spindrift grubu dua ve bitkileri içeren geniş araştırmalar yaptı. Bunların sonuçları dua edilen bitkilerin daima dua edilmeyenlerden daha hızlı büyüdüğünü ve daha sağlıklı olduklarını gösteriyor, her iki bitki grubu aynı koşullara sahip olduğunda ve dua edilen bitkiler kilometrelerce uzakta olsalar bile bu sonuçlar uzaklığa bağlı olmadan süreklidir ( istikrarlıdır )ve tkrar tekrar gerçekleşmiştir.Bunlar Robert Owen’ in ‘’ Niteliksel Araştırma : Erken Yıllar ‘’’ kitabında tanımlanmıştır.

Onların araştırma çalışmasının ilginç sonuçlarından biri şu ki, dua yönlendirmeli olmadan yapıldığında, yani bitkiler için dua özel bir sonuç yerine basitçe genel iyi – olma için yapıldığında en iyi sonuç alınmış, belli büyüme hızı veya toplam yükseklik olarak.

      Reiki ve Reiki gibi şifa tekniklerini tanımlamak için daha çok deneyler yapılmakta ve bilimsel teoriler geliştirilmektedir.

BİZ MİLENYUM BOYUNCA İLERLERKEN, DAHA HASSAS EKİPMANLAR İLE ARTAN İLGİ, BİLİMİN REIKI REALİTESİNİ DAHA TAM OLARAK ANLAMASINI, ONAYLAMASINI VE KABUL ETMESİNİ SAĞLAYACAKTIR.

Bu gerçekleşirken, Reiki’ nin ve diğer elle şifa tekniklerinin bireylerin kendileri ve aileleri için, ayrıca hastanelerde ve muayenehanelerde kullanılmasının arttığını göreceğiz. Sağlığın doğasının ve tüm yaşamın birliğinin daha derin anlaşılması ıstırabın azalmasını sağlayacak ve dünyayı yaşamaya daha değer bir yer yapacak. Bunu zihinde tutarak Reiki’ nin ruhunun başkalarına yardım etmesine ve gezegeni iyileştirmesine devam etmek için motive olalım.